Stoacılık: Köleden İmparatora Uzanan Felsefe
Evvelâ Philoppos(II. Filip) ardından yerine geçen oğlu Makedonya Kralı İskender’in Yunan şehir devletlerine birer birer boyun eğdirmesi Helenistik Dünya’nın kapılarının açılmasını sağlamıştır. Helenistik Dünya’da filozoflar, ‘’ideal devlet, toplum, yasalar, askerlik vb.’’ nasıl olmalıdır, sorularını bırakıp bireye dönük sorular sormaya başlamışlardır. Bu filozofların kurduğu okullar (Kinikler Okulu, Epikürosçular, Stoacılar, Skeptikler…) da bireyin nasıl erdemli ve mutlu olabileceği gibi kişisel sorunlara daha fazla yoğunlaşmışlardır. Bunlardan belki de en uzun ömürlü olanlardan birisi ‘’Stoacılar’’dır. Zamanla Roma İmparatorluğunun resmî felsefesi hâline gelen Stoacıların öğretisi evrenselliğe ulaşmış; Seneca, Epictetos, Musonius Rufus ve Marcus Aurelius gibi birçok düşünür ile birlikte çağları aşarak günümüzde de geçerliğini koruyan bir anlayış haline gelmiştir. Bu yazımızda temel hatlarıyla Stoacılık yahut diğer adıyla Stoa Okulu’nun görüşlerini incelemeye çalışacağız.
Dileyenler Stoa felsefesiyle ilgili anlatımıma YouTube kanalımdan ulaşabilirler:
Temel Felsefe: Kendine Hakimiyet
Stoacılık, İÖ 3. yüzyılın ilk yarısında Kıbrıslı(Citiumlu) Zenon tarafından kurulmuştur. Kendisine Kinikler Okulu’nun öğretilerini yakın bulan Zenon’un en çok etkilendiği filozoflardan birisi Sokrates’ti. Zira onun, yargılanması sırasındaki tutumu, kaçmayı reddetmesi, ölüm karşısındaki vakur duruşu Stoacı öğretiye kusursuz bir biçimde uymaktadır. Stoacılar için erken dönem kadercileri dersek herhalde yanlış bir cümle kurmuş olmayız. Son derece kaderci olan bu öğreti aynı zamanda insanın özgür olduğunu da savunmuştur. Bu dünyada olup biten birçok şey Tanrı’nın iradesine dayanmaktadır. Biz bunları değiştiremez yahut müdahale edemeyiz. O halde, mutlu olmak için ne yapabiliriz? Stoacıların bu soruya cevabı ‘’Dışsal etkenlerden etkilenmemeyi, onlara karşı kayıtsız kalmayı öğren!’’ şeklinde olacaktır. Dolayısıyla Stoacı öğretide, bireyin mutluluğu yalnızca kendi eylemlerine ve kendi düşüncelerine bağlıdır. Kendinizi ne kadar iyi tanırsanız, yaşadığınız şeyleri de o kadar iyi anlar ve sağlıklı bir biçimde yorumlarsınız. Böylece ‘’kendine hakimiyet’’ anlayışınızı geliştirerek sizi, hiçbir şeyin erdemden ve mutluluktan yoksun bırakmasına fırsat vermemiş olursunuz.
Düşünceleriniz ne ise hayatınız da odur, hayatınızın gidişini değiştirmek istiyorsanız düşüncelerinizi değiştirin.
- Marcus Aureilus
Hayat size beklemediğiniz anlarda beklemediğiniz yaşantılar sunabilir. Bu sizin elinizde olan bir şey değildir. O halde kendinizi yıpratmanızın, günlerce ağlamanızın sebebi nedir? Burada size düşen aklınızı kullanmak ve yapmanız gereken en iyi şeyi belirlemektir. Stoacıların deyimiyle kendi kaderinizin efendisi olmaktır.
Bu öğretiyi, çağımıza uyarlayarak çok basit bir örnek ile maddeler halinde somutlaştırmak istiyorum:
- Uzunca bir süre para biriktirdikten sonra hayalinizde olan arabaya ulaştınız.
- Aracınızı kullanmaya başladınız fakat ikinci ayda aracınızda iflah olmaz bir motor arızası meydana geldi.
Bu gibi bir durumda çoğumuz kızgınlık ve üzüntü duyarız. Fakat Stoacıların bize ‘’Dur!’’ dediği nokta tam olarak burasıdır. Siz elinizden geleni yaparak o araca ulaştınız. Fakat sizin elinizde olmayan sebeplerden dolayı aracınızda bir arıza meydana geldi. Bu durumda kendinizi üzmenizin sebebi, kendinize zarar verme ve mutsuzluğu seçme nedeniniz nedir? Siz bunu hak edecek ne yaptınız? Bu gibi sorularla meydana gelen olayda ‘’kendilik etkisi’’ni bulmanız gerekiyor. Daha açık bir biçimde ifade etmek gerekirse başınıza gelen herhangi bir olayda(iyi ya da kötü) sizin payınız nedir? Keza aklınızı ön plana alarak rasyonel soruları sormanız ve elinizden gelen bir şey olup olmayacağını belirlemeniz gerekmekte. Eğer olayda herhangi bir suçunuz yoksa ve olay sizin iradeniz dışında gerçekleşmişse üzülmeniz tamamen anlamsızcadır.
- “Ruhu olayların gidişatıyla sıkmayın. Olayların gidişatının sizin sıkıntınıza ihtiyacı yoktur.”
- ‘’ İstediğin zaman kendi içine çekilebilirsin çünkü insanın çekilebileceği hiçbir yer kendi içinden daha dingin olamaz.’’
Marcus Aureilus
Burada belki de çoğunuzun aklına Polyannacılık gelmiştir. Fakat Stoacılık Polyannacılık’tan oldukça farklıdır. Her şeyden evvel Stoacı öğreti işe ‘’iyi yönünden bak’’ gibi bir felsefeye sahip değildir. Onlar yalnızca yaşadığınız olaylarla gerçekçi bakmanızı ve durum değerlendirmesi yapmanızı isterler. Onlara göre iradeniz dışında başınıza gelen bir olayda kendinizi üzmeniz, ruhunuzu hazdan yoksun bırakmanız ile sular kesildiği için çocuğunuza kızmanız arasında hiçbir fark yoktur. İkisi de anlamsız, yersiz ve faydasız davranışlardır.
Ölmem gerekiyor. Peki, inleyerek mi ölmeliyim? Hapsedilmem gerekiyor. Peki, mızmızlanmalı mıyım? Sürgün edilmem gerekiyor. Gülümseyerek, cesaretle ve huzur içinde ölmem engellenebilir mi?
- Epiktetos, Söylevler
Her Şey Kararında İyidir ve Erdem Her Şeydir
Epikürcüler, acıdan kaçmanın insanı mutlu edeceğini felsefelerinin temeline oturtmuşlardır. Stoacılar ise onlardan farklı olarak acıdan kaçmaktan ziyade acıyı fark etmenin ve onun üzerine akılcı düşünmenin faydalı olacağı görüşündedirler. Fakat bunun yanında Stoacılar bizim dışımızda gelişen ve bizi mutlu eden şeyleri de coşkuyla karşılayıp ondan fazlaca haz almamızı ahmakça bulurlar. Onlar için erdem bir insanın hayatında var olan yegâne iyidir. Sağlık, mal, mülk gibi şeylerin önemi yoktur. Erdem irademize dayandığı için hayatımızda yer eden iyi ya da kötü her şey yalnızca bize bağlıdır. Tüm malınızı kaybedebilirsiniz, mülklerinizden olabilirsiniz; ne çıkar? Siz yine de erdemli bir hayat sürebilirsiniz. Hakkınızda ölüm kararı dahi verilebilir, siz onu Sokrates gibi asil bir hâle dönüştürebilirsiniz. Bu tamamen sizin elinizde olan bir durumdur. Diğerlerinin yalnızca dışsal şeyler üzerinde gücü vardır, tek gerçek iyi olan erdem, tamamen sizin elinizdedir.
Bizi mutsuz eden şeyler olaylar değil, bizim onlara bakış açımızdır.
- Epiktetos
Stoacı filozoflardan bir devlet adamı olan Seneca, Neron’u öldürmek ve onun yerine başka bir imparatoru geçirmeyi planlamakla suçlanarak ölüme mâhkum edilmiştir. Daha evvel devlete yaptığı büyük hizmetler göz önüne alınarak intihâr etmesine izin verilmiştir. Vasiyetini yazmasına dahi zamanı olmadığı söylenince ailesine dönerek: ‘’Aldırmayın, size dünyevi zengiliklerden daha değerli olan bir şeyi, erdemli bir yaşam örneği bırakıyorum.’’ demiştir. Ardından intiharı için damarlarını açarak sekreterlerini son sözlerini yazması için yanına çağırmıştır. Söz konusu durumda da görüldüğü üzere Stoacılar erdemi her şeyden yüce tutmuşlar ve buna göre yaşamışlardır.
Düşünceleriniz Düşmanınız Olmasın
Seneca’ya göre pek çoğumuz hayallerimizde gerçekte olduğumuzdan çok daha fazla mutsuzuzdur. Canlılar aleminde düşünceleri ile mutlu ya da mutsuz olabilen yegâne varlık insandır. Ve ekseriyetle düşüncelerinde mutsuzluğu barındırmaktadır. Sizi tedirgin eden, mutsuzluğa sürükleyen şey başkalarının yapıp ettiklerinden çok kendi düşüncelerinizdir. Siz izin vermediğiniz müddetçe kimsenin sizi üzemeyeceği aşikârdır. Kişelere yahut olaylara yüklediğiniz anlam ve onlara verdiğiniz değer tamamen düşüncelerinizden kaynaklıdır. Eğer düşüncelerinize hükmetmeyi öğrenebilir ve gerçekçi bir şekilde yorumlamalar yaparsanız hayatınızdan birçok kaygıyı atabilirsiniz. Bu amaçla kendinize belki de şu soruları sormak ve onları gerçekçi şekilde cevaplandırmak bir adım atmak için faydalı olacaktır:
- Sahip olduklarınız neden sizin için yeterince iyi değil?
- Yaşadığınız kötü olaylarda iradeniz ne kadar etkili oldu?
- Elinizdekinden daha iyisine sahip olmak sizi gerçekten ne kadar mutlu edecek?
- Kendi doğanızın şartlarına göre mi yoksa başkalarının size dayattığı yapay bir çevrenin şartlarına göre mi yaşıyorsunuz?
Kinikler Okulu’nun bir devamı olarak kabul edilen Stoacıların öğretisini bu okulun en önemli üyesi olan Diyojen’in bir sözü ile özetleyip yazıma buradan son vermenin yerinde olacağı kanaatindeyim.
İnsanlar, mutlu olmak elindeyken perişan olmayı tercih ediyor. Cahil insan, köleler efendilerine nasıl boyun eğiyorsa, arzularına öyle itaat ediyor. Ve arzularını kontrol edemediği için asla huzura erişemiyor.
Bu yazının devamı için şöyle gidebilirsiniz.
Sorgulamanın, akletmenin ve hürriyetin zevkine doyasıya vardığınız bir hayat dileğiyle; saygı, hoşgörü ve bilgi ile kalınız.
Bu yazıyı yazmadan evvel geçmişte yaptığım okumalar ve yararlandığım kaynaklar:
Arslan, A. (2017) Felsefeye Giriş. Ankara: BB101 Yayınları
Conford, F.(2015) Sokrates Öncesi ve Sonrası.(Celâl Ş, çev.) İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları
Çapak, İ.(2007) Stoa Mantığı ve Farabi’ye Etkisi. İstanbul: Araştırma Yayıncılık
Russell, B. (2016). Batı Felsefesi Tarihi 1. Cilt. İstanbul: ALFA.
Vorlander, K. (2008). Felsefe Tarihi. İstanbul: İz Yayıncılık.
Diğer Yazılarım:
- Bir Talebe, Bir Öğretmen: Nietzsche ve Schopenhauer
- Mutsuzluğun İmkânsızlığı: Stoa Felsefesi ve İçsel Huzur
- Ölümün Doğurduğu Adam: Michel de Montaigne
- Jean-Jacques Rousseau: Toplum Sözleşmesi, Ütopya ve Dönüşüm
- Yerleşik Ahlâka Balyoz Darbeleri: Friedrich Nietzsche
- Platon: İdeâl Devlet, İdeâl Cemiyet ve İdeâl İnsana Bir Bakış
- Bir Başka Filozof: Arthur Schopenhauer
- Diyojen’in Hocası Antisthenes ve Kinik Okulu
- Sadeliğin, Yalnızlığın Kutsallığı: Diyojen
- İdea’lleri Olan Büyük Filozof: Platon
- Eudaimonia: Aristoteles’e Göre Kişisel Mutluluk
- Bir Vâzife Olarak Ahlâk: Immanuel Kant
- Münzevînin Sığınağı: Yalnızlık
- Stoacılık: Köleden İmparatora Uzanan Felsefe -1
- İnsan Neden Boyun Eğer: Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev (Etienne de La Boétie)
- Bir Kişilik Ödünlemesi: Irkçılık
- Spinoza’nın Tanrısı
- Felsefeye Giriş Yapmak İsteyenlere Naçizane Bir Rehber, Kitap Önerileri
- Jean-Jacques Rousseau: Meczupluk ve Dâhilik Arasında Bir Yaşam-1
- Felsefe Ahmaklık Mıdır?
- Aydınlanma Hakkında Bir Deneme: Kant’ın Işığında
- Akıllı İnsan Hipotezi: Ön Yargı
- Modern Dünyanın Putları: Irk, Kan ve Toprak
- Friedrich Nietzsche: Tanrı’nın Ölümü ve Üstinsan (Übermencsh) Felsefesi
- ‘’Sapere Aude!’’: Bilmeye Cesaret Et!
- Elvedâ Çürük Elmalar: Felsefenin Gücü
- Filozofça Ölmek: Boethius